Her gün farklı hikayelerin yaşandığı dünyamızda, bazı olaylar sıradan hayatların karanlık birer yansıması haline gelebiliyor. Son günlerde medyada yer alan bir olay, pek çok kişinin yüreğini burkarken, birlikte yaşamaya karar veren insanların ilişkilerinin ne kadar karmaşık ve tehlikeli olabileceğini bir kez daha gözler önüne serdi. Birlikte yaşadığı kadına dehşeti yaşatan bir adamın hikayesi, bu durumun somut bir örneği olarak karşımıza çıkıyor.
Olay, İstanbul'un kenar mahallelerinden birinde, birlikte yaşayan bir çiftin evinde meydana geldi. İddiaya göre, 30'lu yaşlardaki bir adam, partnerine karşı şiddet eğilimleri gösterdi. İlk olarak küçük tartışmalarla başlayan süreç, zamanla fiziksel şiddete dönüşerek korkutucu bir boyuta ulaştı. Kadın, olayların başlangıcında her ne kadar durumun düzelmesini umut etse de, yaşananların ciddiyetini kabul etmekte zorluk çekti. Ancak adamın kontrolsüz davranışları her geçen gün daha da artarak, kadının hayatını cehenneme çevirdi.
Kadının yaşadığı travma, sadece fiziksel değil, psikolojik olarak da çok derin izler bıraktı. Evinin içindeki her bir nesne, her bir ses, ona yaşadığı dehşeti hatırlatıyordu. Yaşadığı tedirginlik ve korku, onu sosyal çevresinden de kopararak yalnız bir hayat sürmesine sebep oldu. Artık dışarı çıkmaktan bile korkan kadın, evin dört duvarı içerisinde çırpınan bir hapiste yaşıyordu. Olayın ardından kadının yaşadığı korku, sadece fiziksel şiddetle kalmamış, aynı zamanda sosyal ve psikolojik olarak derin bir çöküşe yol açmıştı. Uzun süren bir mücadele sonrasında, cesaretini toplayarak durumu polise bildirmeye karar verdi.
Yaşanan bu olayın ardından, kadın hemen bir karakola giderek şikayetçi oldu. Yetkililer, kadının başvurusunun ardından hemen harekete geçerek, erkek için uzaklaştırma kararı çıkardı. Ancak uzaklaştırma kararının bile bazı erkekler üzerinde caydırıcı bir etkisi olmadığı bilinmekte. Bu durum, toplumda kadına yönelik şiddetin ne kadar yaygın bir problem olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Kadın hakları savunucuları, bu tür olayların önüne geçebilmek için toplumsal farkındalık oluşturmanın son derece önemli olduğunu vurguluyor. Eğitimden yoksun bir kültür yapısı, özellikle de erkeklerdeki şiddet eğilimlerini artırıyor.
Sadece şiddet mağduru kadınlar değil, benzer durumların mağduru olan erkekler de vardır. Bu tip ilişkilerin toplumda neden bu kadar yaygınlaştığı tartışılırken, yanlış eğitim, kültürel normlar ve toplumsal algılar gündeme geliyor. Okullarda, ailelerde ve toplumsal hayatta yapılması gereken en önemli şeylerin başında, cinsiyet eşitliği konusunda eğitim vermek geliyor. Kadınların yaşadığı travmaların azaltılması, şiddet döngüsünü kırmak için eğitici projeler üzerine yoğunlaşmak önemli.
Özellikle sosyal medya üzerinde yaşanan kampanyalar, toplumsal duyarlılığı arttırarak cesur kadınların yaşadığı durumu anlatmalarına olanak sağlıyor. “Susma, haykır!” sloganıyla başlayan birçok hareket, kadınların yaşadığı şiddet olaylarını gün yüzüne çıkarmış ve seslerini yükseltmelerine yardımcı olmuştur. Tüm bunların yanı sıra, bu olay üzerinden öğrenilecek pek çok ders var. Herkesin bilmesi gereken en önemli şey; ilişkilerde sağlıklı iletişimin, saygının ve sevginin yer almasıdır. Şiddet, ne olursa olsun kabul edilemez.
Sonuç olarak, birlikte yaşadığı kadına dehşeti yaşatan adamın hikayesi, bir çok kadının benzer durumlarla karşılaştığı gerçeğini göz önüne seriyor. Her ne kadar şiddet içeren bir olayla sonuçlansa da, bu hikaye umarım ki başka kadınların benzer durumlardan kurtulması üzerine bir ışık olur. Unutulmamalıdır ki, her birey güvenli bir şekilde yaşamayı hakkeder ve bu hakka saygı gösterilmelidir.