Son yıllarda Ortadoğu'daki güç dengeleri hızla değişiyor. Ülkeler, ittifaklar ve stratejik anlaşmalar birbiri ardına şekillenirken, İsrail’in bölgesel güç olma hedefi de gündemdeki yerini koruyor. Ancak, Foreign Policy dergisinin yeni analizlerine göre, bu hayal pek de gerçekçi görünmüyor. Peki, İsrail neden bölgesel bir güç olma yolunda engellerle karşılaşıyor? İşte bu sorunun yanıtı, bölgenin dinamikleri ve uluslararası ilişkileriyle yakından ilgili.
İsrail’in bölgesel güç olma iddiası, bir yandan tarihi nedenler, diğer yandan güncel siyasi gerilimler tarafından şekillendiriliyor. Son yıllarda, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve diğer Arap ülkeleri ile yapılan normalleşme anlaşmaları, İsrail’in kendine yeni müttefikler bulma çabası olarak değerlendiriliyor. Ancak bu normalleşme süreçlerinin, yalnızca maddi amaçlara dayanması, kalıcı bir destek sağlamaktan uzak olduğunu gösteriyor. Örneğin, Filistin meselesinin hala çözülmemiş olması, Arap dünyası tarafından İsrail'e duyulan güveni sarsıyor. Arap Baharı sonrası ortaya çıkan yeni siyasi dinamikler, bölgedeki ülkeler arasındaki ittifakları da etkiliyor. Bu durum, İsrail’in bölgesel güç olma hedefine yönelik ciddi bir engel oluşturuyor.
İsrail, askeri gücü ile tanınan bir devlet olmasına rağmen, bölgesel gücünü pekiştirmek için gerekli stratejik adımları atmakta zorlanıyor. Askeri üstünlük, yalnızca doğrudan çatışmalarda değil, aynı zamanda uluslararası diplomasi alanında da başarılı olmayı gerektiriyor. Ancak, İsrail'in Filistin politikası ve Gazze ile yaşanan çatışmalar, büyük güçlerin, özellikle de ABD gibi müttefiklerinin desteğini sorgulamasına neden oluyor. ABD’nin değişen yönetimleri, İsrail’in politikasını desteklemekte tereddüt eder hale geldi. Bu durum, uluslararası arenada yalnızlık hissini artırıyor. Diğer yandan, İran’ın bölgedeki etkisi de göz ardı edilemez. İran'ın nükleer programı ve bölgedeki Şii gruplarla olan bağlantıları, İsrail'in güvenliğini tehdit eden önemli faktörler. Bu güç dengesi, İsrail’in stratejik hatalar yapmasına ve yanlış yönlendirmelere neden olabiliyor.
Sonuç olarak, İsrail'in bölgesel güç olma hayali, pek çok iç ve dış faktör tarafından tehdit altındadır. Bu faktörlerin başında, anlaşmazlıkları çözme konusundaki isteksizlikleri ve bölgedeki yeni güç dinamikleri gelmektedir. Dolayısıyla, evrensel barışa ulaşma çabalarının desteklenmesi ve Filistin sorununun çözülmesi, sadece bölge için değil, İsrail’in geleceği açısından da son derece kritik bir hal almıştır. Gelecek projeksiyonlarında, İsrail’in bölgesel güç olma hedefinin ne kadar gerçekçi olduğunu ve bu hedefin nasıl şekilleneceğini hep beraber göreceğiz.