Türkiye’deki birçok usta zanaatkar, işlerinin geleceği için endişe duyuyor. Mesleklerinde yetiştirecek çırak bulamayan bu ustalar, Türkiye’nin zanaat kültürünün yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kaldığını belirtiyor.
Son yıllarda, zanaatkarların mesleklerini icra etmekteki zorlukları giderek artıyor. Birçok zanaat dalında, kalfalık ve ustalık belgesi olan gençlerin sayısı giderek azalırken, çıraklık sistemi üzerine kurulu olan bu geleneksel mesleklere ilginin de düştüğü gözlemleniyor. Eğer bu durum devam ederse, birkaç yıl içinde zanaatkarlık kültürü tamamen kaybolma riskiyle karşı karşıya kalacak.
Usta zanaatkarlar, gençlerin bu işlere olan ilgisinin azaldığını ve iş bulma umuduyla bu meslekleri tercih etmediklerini belirtiyor. Piyasa ihtiyaçlarının yanı sıra, toplumun genel eğilimlerinin de zanaatkar olmaya yönelik çok fazla cazibesi kalmadı. Usta, kendi tezgahında yer alan ustalıkla işleyen bir talebe bulmanın zorlaştığını belirtiyor, ve bu nedenle mesleklerinin geleceğinden endişe ediyorlar.
Usta zanaatkarların çırak bulamamasının arkasında yatan sebepler kısaca eğitim sistemi, sosyal medya etkisi ve kültürel değişim gibi unsurlar olarak sıralanabilir. Gençler, genellikle daha fazla gelir sağlayan ve sosyal statüsü yüksek olan mesleklere yönelme eğiliminde. Bu durum, ustaların işlerini devralacak gençlerin yetişmesini daha da zorlaştırıyor. Bu yalnızca zanaatkarlar için değil, aynı zamanda görünmez gücün endüstriyel toplumdaki yerinin de sorgulanmasına neden oluyor.
Bir diğer sıkıntı ise, sağlık ve güvenlik endişelerinde ortaya çıkıyor. Özellikle zorlu çalışma koşulları ve iş güvencesinin olmaması gençlerin bu meslekleri seçmemesinde etkili bir faktör. İş güvencesi olmayan, sabit bir gelir imkanı sunmayan mesleklerde çalışmak, gençlerin ilgisini çekmiyor. Bunun sonucunda, ustalar yetiştirecek çırak bulmanın da önüne geçen bir unsur olarak karşımıza çıkıyor.
Usta zanaatkarlar, sahip oldukları işlerdeki ustalıkların ve bilgi birikimlerinin gelecek nesillere aktarılmasının önündeki en büyük engel olan çırak eksikliğinin başta ülke olmak üzere dünya genelinde daha fazla dikkate alması gerektiğini vurguluyorlar. Zira, her mesleğin kendine has rüştü ve kıymeti olduğu gibi, bu ustalar da ülkelerinin kültürel mirasını ve sanatsal birikimini temsil eden önemli birer nehir görevi görüyor.
Sonuç olarak, zanaatkarlık kültürü, gelecekte sürdürülmesi gereken bir değer olarak kalmamalı. Her birey, meslek öğrenme sürecine katkıda bulunarak bu geleneğin devam ettirilmesi gerektiğini unutmamalıdır. Usta zanaatkarlar, deneyimlerini ve birikimlerini paylaşacak yeni yüzler ararken, gençler de bu eşsiz zanaat geleneği içinde yer almanın önemini kavramalıdır. Aksi takdirde, yalnızca bir meslek değil, aynı zamanda kültürel bir miras da yok olup gidecek.